29 Mayıs 2007

Kadın - Erkek Farkı!

Bir erkeğin hayati nasil karartılır?


1. Versiyon Kadın/Erkek:
Bir erkeğin hayati nasıl karartılır?
Kadın: Saçımı kestireyim mi?
Erkek: Olur.
Kadın: Ama kıyamıyorum.
Erkek: Öyleyse kestirme.
Kadın: Canim değişiklik istiyor...
Erkek: O halde kestir.
Kadın: Bana akil vermeyi bırak, delilere verir gibi.
Erkek: Eğer nasıl hoşuma gittiğini bilmek istiyorsan, sana derim ki uzun saçlı. Bunu biliyorsun.
Kadın: Beni tanıdığında kısaydı.
Erkek: Ve sana tam olarak ne dediğimi hatırlıyorum:"Ne güzel olurdun uzun saçla".
Kadın: Ama herkes kesmemi soyluyor.
Erkek: Bu durumda kuaföre git ve bırak uyuyayım lütfen. Bunu senden Allah rızası için istiyorum.
Kadın: Peki nasıl kestireyim? Kat kat mı yoksa perçemli mi?
Erkek: Kat kat.
Kadın: Bana yakışacağını sanmıyorum, çünkü saçım çok düz.
Erkek: Bırak perçemli olsun.
Kadın: O da çok yorucu.
Erkek: Yorduğu zaman tekrar kestirirsin.
Kadın: O zaman asla uzatamam.
Erkek: Uzatmak istiyorsan kestirme güzelim.
Kadın: Bana güzelim demesene !!!Erkek: ?!?!?!?!!

2. Versiyon KadınKadın
1.Kadın: Ah şekerim saçını mi kestirdin? Ne kadar güzel olmuşsun!
2.Kadın: Ay sahi mi söylüyorsun? Ben pek emin olamıyorum. Ay çok mu kısa oldu acaba?
1.Kadın: Amaaan ne alakası var. Benim yüzüm bu kadar geniş olmasa ayni kesimi ben de denerdim. Benim şu saçım klasik oldu artık, yeni bir modele hiç cesaret edemiyorum.
2.Kadın: Ayy yapma Allah aşkına nesi varmış yüzünün. Bak söyle şuralarından kat verdirsen, harika olur! Benim de boynum uzun olmasa ayni seninki gibi bir model yaptırırdım.
1.Kadın: Ah şekerim sen de bir alemsin. Keşke benim de boynum seninki gibi olsa. En azından şu çökük omuzlarımın dikkat çekmesini engellemiş olurdum.
2.Kadın: Ayol sen ne diyorsun? Senin omuzların gibi omuzları olsun isteyen bir sürü kız var. Giydiğin her şey sana öyle yakışıyor ki. Bir de benim şu kısa kollarıma bak. Omuzlarım seninkiler gibi olsaydı, giydiğim bluzlar üstümde emanet gibi durur muydu?...virvirvir, dirdirdir...

3. Versiyon Erkek/Erkek:
1. Adam: Saçını mı kestirdin?
2. Adam: Evet
1. Adam: Sıhhatler olsun abi!..
2. Adam: Sağ ol...

İşte ABD’nin “İnsani Gelişme Endeksi”

Aşağıdaki bilgileri Amerikalı siyaset bilimci Michael Parenti’nin “Kirli Gerçekler” adlı kitabından (İmge Kitabevi, Çev. Ali Tartanoğlu, Eylül 1997) aldık. TÜSİAD’ın gençlere önerdiği Coğrafya 2001 adlı kitap, ABD’nin İnsani Gelişme Endeksi’nin 0.9’un üstü, yani çok yüksek olduğunu belirtiyor. Bir de bu istatistiklere bakalım, değerlendirmemizi ondan sonra yapalım.

ABD’de her yıl;
-27 bin kişi intihar ediyor.
-5 bini intiharı deniyor, bazı tahminlerde bu sayı daha da yüksek.
-26 bin kişi evlerinde talihsiz kazalar sonucu ölüyor.
-23 bin kişi öldürülüyor.
-85 bin kişi ateşli silahlarla yararlanıyor.
Bunlardan, 2600’ü çocuk, 38 bini ölüyor.
-13 Milyon kişi; saldırı, ırza tecavüz, silahlı gasp, hırsızlık, kundakçılık gibi suçların mağduru oluyor.
-135 bin çocuk, okula silahla geliyor.
-5.5 milyon kişi her türlü suçtan (trafik suçları hariç) tutuklanıyor.
-125 bin kişi, aşırı alkol kullanımı yüzünden genç yaşta ölüyor.
-473 bin kişi, yine erken yaşta tütüne bağlı hastalıklardan dolayı ölüyor.Bunlardan 53 bini, kendileri sigara içmedikleri halde soludukları dumandan etkilenenler.
-3 milyonu ağır tiryaki denilebilecek, 31 milyon 450 bin kişi marihuana kullanıyor. Çoğunluğunu kadınların oluşturduğu 37 milyon kişi, başka bir deyişle her altı Amerikalı’ dan biri, sakinleştirici kullanıyor. Bu tür ilaçların kullanılmasını doktorlar teşvik ediyor; ilaç firmaları keyifle üretiyor; kârlar ise çarpıcı boyutta.
-2 milyon kişi, kontrolsüz bir şekilde ve kimyasal deli gömleği” diye adlandırılan zihinsel uyarıcı ilaçlar kullanıyor.
-5 bin kişi, psikolojik uyarıcı ilaçlar yüzünden ölüyor.

Gözbebeğim...

gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür.

Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakından görmek istemez.

Âşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka “gözbebeğim!” diye hitap edilir.
-Elif ŞAFAK (Mahrem Kitabından)

28 Mayıs 2007

Lost'un 3. sezonunu bitirdik... Peki Neler Öğrendik?

Buruna durup dururken yanık kokusu geliyorsa beyinde ur olabilir.

Eğer doğada birisini takip ediyorsanız mutlaka arkasında elbisesinden ya eşyalarından bir parça düşürecektir.

Issız bir adaya düştüğümüzde yanımızda olması gereken üç şey.
1-jack
2-said
3-locke

Erimiş dinamitleri sallarsanız parça pinçik olursunuz, bi daha toplayamazlar...

Kutup ayılarının ne zaman nerden çıkacakları beli olmaz her an her yerde karşılaşabilirsiniz

Öyle her duyduğunuz rakamla loto moto oynamayın, sonuçları çok acı olabilir.

Koreliler kıyıya 2m mesafeye ağ sallayarak her biri en az 1.5 kiloluk 8 tane balık yakalayabilirler ya da Avustralya civarında okyanusta metrekareye 30 balık düşmektedir.

Okaliptüsün astıma iyi geldiği.

Yaban domuzu avlamak için birini yem olarak kullanılması gerektiği.

Bambuyu tırnağın içine geçirme gibi feci bir işkencenin olduğunu.

Issız bir adaya düşünce kadınların tüylerinin ya da erkeklerin sakallarının uzamadığı.

Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin

Arı kovanları sadece ağaçlarda olmaz bazen yerde de olabilir.

Çöken bir mağarada mahsur kalmış iken bir güve/ipek böceği görürseniz, biliniz ki bir çıkış bulabilirsiniz.

Hemingway’ın Dostoyevski’nin karizması altında ezildiği.

Ölmüş bir kişinin göğsüne doğru on-yirmi defa sertçe vurduğunda dirilebildiğini.

Şişkoların her zaman ilk ölen olmayabilecekleri.

Dıdısının dıdısı deyip geçme kimle ne zaman nerde nasıl bir araya düşeceğin belli olmaz insanlara iyi davran emi?

11 Mayıs 2007

Hayvansal güdü; bağımlılıklardan kurtulun özgür kalın...

Asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir hindistancevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistancevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı kadar büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun, tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar ve yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır.
Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde, maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunu, tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece onun kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereke tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.
Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken, elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır.
Joseph Goldstein